18 Kasım 2013 Pazartesi

SOL EL

garip bir başlık oldu.aslında kastettiğim şey her gün diş fırçalarken ,mause(fare) kullanırken  vs.hangi elinizi kullanıyorsanız bir değişiklik yapın ,bu işleri yaparken diğer elinizi kullanın.niye mi?
hem beynin kullanılmayan yerleri aktif olur ,hafızanız ,dikkatiniz daha kaliteli hale gelir hem de ileride eliniz ya da bileğinizde sinir veya kemik rahatsızlığı çıkmasını önlersiniz.
not:bu yazı yazılırken fare sol elle kullanıldı.
sevgiler...

31 Ekim 2013 Perşembe

DÜNYANIN EN sessiz YERİ!



Biraz önce çok ilginç şeyler öğrendim.çoğu zaman şehir gürültüsü ve kalabalıktan sıkılıp böyle bir yer hayal ederdim.ama hiç de sandığım gibi değilmiş:

alıntıdır:
Orfield Laboratuvarları’nın kurucusu ve başkanı Steven Orfield “İnsanlara odada karanlıkta oturmaları için meydan okuyoruz. Bir gazeteci 45 dakika dayanabildi. Sessiz bir ortamda kulaklar adapte olur. Oda sessizleştikçe daha fazla şey duymaya başlarsınız. Kalp atışlarınızı, ciğerlerinizi ve hatta midenizi gürültüyle çalışıyorken duyarsınız. Yankısız Oda’da sesin kendisi olursunuz. Bu deneyim oldukça denge bozucu olabiliyor. Dengeniz öyle bozuluyor ki oturmak zorunda kalıyorsunuz.
Yürürken dengenizi sağlayan şeylerden biri de duyduğunuz seslerdir. Yankısız Oda’da hiçbir işaret yoktur. Denge kurmanızı sağlayan algısal işaretler bulunmamaktadır. Eğer yarım saattir odadaysanız oturuyor olmanız gerekir” dedi.
Oda pek çok üretici tarafından ürünlerinin ses kalitesini ölçme amacıyla kullanılıyor.
Kaynak: BBC

gürültü aslında iyi bir şeymiş yani.
kanın rengi de aslında siyahtır ama havadaki oksijenle birleşince kırmızı renk olur .
bazı gerçekler korkutucu sanki...
bilmesek de hayal kursak mı ya da bilsek de hayal kursak mı?
einsthein demiş ki:
-hayatı yaşamanın sadece iki yolu vardır.
birisi,hayatta hiçbir şeyin mucize olmadığını bilerek,diğeri ise,her şeyin bir mucize olduğunu düşünerek.
çok çok anlamlı defalarca okunulası...
sevgiler...

okumak bir aşk,hiç bitmeyen...


gökten kitap yağsa mesela her perşembe,olmazmı ki?okuma aşkı canım annemden geçmiş ve gitmemiş bir gen bana.uzun zamandır kişisel gelişim türü bir kitap okumamışken tesadüfen ''tek tadımlık hayat'' -dr.lee nin gerçek yaşam öyküsü olur kendileri-kitabını aldım.iyi oldu.basit dille yazılmış basit bir kitap ama iyi bir teması var bence:stresle başa çıkmak.aha bana tam da lazım olan şey.hayatım stres ki.
meditasyon yapmayı lütfen farklı bir din veya inanış olarak algılamayın.sadece müzik dinlemek gibi bir alışkanlık gibi yapmak ise inanılmaz etkili.sadece 2 gündür onbeş dakika internetten rastgele bir meditasyon videosuyla denedim.vücudumdaki mutluluk hormonunu arttırabilmek bile yetiyor,televizyondaki süpper acılı dizileri izlemekten çok daha iyi elbette.reankarnasyon'dan bahsediyor yazar kitabında ama bu konuda kesin bir inanılırlığım yok sadece sempati ile bakabilirim bu olaya.olayın özeti ise:
-her günü son günmüş gibi yaşa nasıl olsa bir gün haklı çıkacaksın!
pazartesi günleri de çukulata yağsa hı?
sevgilerimle...

27 Ekim 2013 Pazar

düşünce gücü

Bilimsel bir veriye göre sürekli birini düşünmeniz aslında o kişinin de sizi düşünmesi yüzünden miş. Mesela bana çok olur bu, yıllardır görmediğim bir arkadaşım son birkaç gün aklıma gelir sonra hop karşılaşırız. Tesadüf der geçersiz. Ama bu beyin denilen organ inanılmaz yeteneklidir.zaman ayırıp da beyniniz ile neler yapabileceğinizi bir deneseniz göreceksiniz valla.misal ben mistik bir insan değilim ama beyin enerjisiyle oyun oynamaya bayılırım  ki sıkışan trafikte bir ambulans şöförüne beyin sinyalimle yol verdirtmişliğim var. 
Düşünce gücü tedavide de küçümsenmeyecek bir etken bence.hastaysanız ya da bir yakınınız hastaysa şu basit cümlenin ne kadar etkili olacağına inanın  ve yüksek sesle söyleyin  ''her şey yoluna girecek''
Enerjiniz bol olsun iyi olsun ve hep birlikte '' Cumhuriyet  Bayramı''  mız kutlu olsun:))) umudumuz ile Yarınlar daha parlak olabilir Biliyormusunuz. Sevgiler...

25 Ekim 2013 Cuma

Psikolojiye her zaman ilgim olmuştur. Az konuşur çok dinlerim.
insanlari gözlemlerim...ama insan biraz tecrübe kazanıp kendi hayatına uyarlar demi ama nerdeee.neyse bugün kategorize ettigim 3 tür anne ye deginelim.bakalim siz hangi kategoridensiniz?
Parkta bir bankta oturuyorsunuz diyelim. Çocuğunuz da parkta koşturuyor.nasıl seslenirsiniz?
1-yavrum koşma düşeceksin bak!
2-düşme dikkat et tatlım!
3-dusersun da uşağum!
Bir de hiç seslenmeyecek ebeveyn olabilir çocuğunu organik yetiştiren, o türü kategoriye dahil etmiyorum.
Karadenizli degilim ama karadeniz şivesini cok severim.
neyse gelelim bu maddelerdeki ebeveyn tiplerini anlamaya.
Birinci şıktaki ebeveyn düşeceksin dedigi için illaki o çocuk düşer bikere.hem koşma demek bir çocuğa mantıksız yani. Çocuk koşacak ki kemikleri kasları gelişsin, iyi kolesterolü yükselsin ki kalbi korunsun.kolesterol demişken de karatay ablamızın kulaklarını cınlatayım.kendisinin tereyagi fabrikasi olduğundan şüphe ediyorum ama söyledikleri çok işime geliyor valla ne diyeyim.
ikinci şıktaki ebeveyn bence en doğru olan.ilgili bilinçli ve huzurlu.muhtemelen .ya çok sevdiği bir meslegi var ya da çok sevdiği eşinin çalıştığı iş hepsine yeterli para ve huzur veriyor.
Üçüncü şıktaki ebeveyn şivesi karadeniz olsun olmasın olasılıklı ilgili ebeveyn tipidir ama doğaldır. içgüdüsel olarak yavrusunu bildiği doğrular- ki çoğu gerçekten bilimsel doğrulardır-ile büyütür.
kategoriye  dahil etmediğim tip ebeveyn  ise en tehlikeli tiptir.yavrusunu hergün yıkar, toza toprağa elletmez, üstü batacak diye hiç bir aktiviteye de izin vermez.alman tipi kurallarla asker mi yavru mu yetiştiriyor anlamam ya.bu tip ebeveyn her yerde problemdir.mesela marketten peynir mi alacak rafın en arkasından alır,.aldıklarını kasada aheste aheste paketler, kesinlikle kredi kartı kullanır ama o kartı çantasından çıkarana kadar da bir ömür geçer. Aman diyim bu tipin markette arkasinda beklemeyin hemen başka kasaya geçin.
doğal olun, insan sevin, hayvan sevin, ağaç sevin yeter....
sevgilerimle. ..

23 Ekim 2013 Çarşamba

AKIL


''bobiler.org '' çok eğlenceli ve çok akıllıca monteler var bu sitede.görmediyseniz görün bakmadıysanız bakın.
bu monteyi yapan doubloon'a da teşekkürler.
konumuza gelirsek;benim burada bahsetmek istediğim şey -insan aklı nasıl çalışır?
az çok kimyasını biliyoruz da benim merak ettiğim en çok ne zaman çalışır-dı.
ama artık eminim ki en çok tuvalette çalışıyor aklımız.şaşırdınız mı?
deneyin lütfen,bir problem mi var aklınızı kurcalayan,tuvalete girdiğinizde çözümü daha rahat bulursunuz.ben misal 2 dk tuvalet molasında neler neler icat ediyorum ne cin fikirler buluyorum bir bilseniz.ha bir de verilmesi gereken bir karar varsa hooop tuvalete,en mantıklısını bul gitsin.
bunun neden ve nasıl olabileceğini bir düşünelim.ilk aklıma gelen şey zihni yormayacak bir dekorasyon olduğu içindir mesela.çoğunlukla beyaz fayans döşeli eski tarz tuvaletler hem aydınlatma da iyi ise akıl yürür gider heyt kim durdura.sevgilerimle...

22 Ekim 2013 Salı

KIŞ GELDİ...



hadi bakalım kış geldi,üşüycez,hasta olcaz.hooop adaçayı yapayım da iç.
tamaamm ama dikkat!!!!
lütfen bitki çayı deyip geçmeyin.adaçayı asla kaynatılmaz.sıcak suda 1-2 dk.bekletilerek içilir.ıhlamur da 5 dk.dan fazla kaynatılır.limon kabuğu koyarak kaynatmak yanlış olur.bunlara dikkat etmezsek de böbrekler cıssss ona göre.
afiyet olsun.
bu da bi başlangıç yani...